26 Aralık 2010 Pazar

BİR AŞK ŞARKISI

................
Bir dal verdi sevdiğim
Üstünde sarı yapraklar.
Yıl desen, geçer gider
Sevdaysa yeni başlar.


Bertold BRECHT

Fotoğraf: Ankara/10

3 Aralık 2010 Cuma

AKARSUYA BIRAKILAN MEKTUP

incecikti
gül dalıydı
dokunsam kırılacaktı
dokunmadım
kurudu

gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasıl da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

Hasan Hüseyin KORKMAZGİL

Fotoğraf: Ankara/10

27 Kasım 2010 Cumartesi

DÜZENLİ DÜNYA

..........
Merhaba kestane, merhaba çam

Selamün aleyküm, aleyküm selam
Kimsin, nesin, nerelisin derken
Laf açılır mı bizim akasyanın kökünden
Bir uğultudur başlar rüzgarda
Kökü dışarda, kökü dışarda...
Yahut ne olur koca bir dağ
Baş aşağı gelsin...
Aman Allah göstermesin.
Bayılırım şu düzenli dünyaya
Altta ölüler
Üstte diriler
Gel keyfim gel!

Melih Cevdet ANDAY

Fotoğraf: Ankara/10

18 Kasım 2010 Perşembe

BEKAR GECE

.............
Her şey dondu, bütün dostluklar
İçkilere buz arandı durdu
Yanlızlık mıydı, hiç değildi
Çünkü yanlızlık bile çoğulluk ister..

Bekar gece
Bu şiir senin ilk ve son konuğundu
Evet, yalnızlık bir seyirlik oyundu.

Seyircisi yoktu...

Ahmet ERHAN

Fotoğraf: Ankara/09

12 Kasım 2010 Cuma

SONBAHAR


Sonbahar-ki acının değişmez dipnotudur-
Sesinin solgun göğünde
Küçük bir yıldızla bir harfi tutuşturur.
Savrulur her yana kavruk kelimelerle,
Yüreğini acıyla buruşturur.
Bakışının pasıyla zırhlanan dünya,
Binlerce pıtrak yapıştırır yüzünün kumaşına
Sonbahar-ki doyumsuz bir aşkın sonudur.

Metin ALTIOK

Fotoğraf: Ankara/10

10 Kasım 2010 Çarşamba

KALPAKLI SÜVARİ

...........
Gecenin arkasında bir yerde,
Ufaldıkça gaz lambaları,
Nehrin omuzlarına yaslanıp
Yaşlı ve dindar,
Yalnızlıktan soğumuş dağlar,
Kalpaklı bir süvari dolaşırmış
Gizlilerde,
Köylüler böyle diyorlar
Yatsıları...

Kemal Paşa'dır diyorlar...


Attila İLHAN

Fotoğraf: Anıtkabir/06

7 Kasım 2010 Pazar

SANDALYE

Otur ki sandalye hatırlasın
Sandalye olduğunu.
Masa da unutur masalığını,
Elini komasan üstüne
Bakışlarını ayırmaya gelmez,
Sürahi boşalır sonra suyundan.
Kadehim kadehim dediğin şey,
Dudağını değdirmedikçe kadeh değildir.
Mezeler de bilmez renklerini, lezzetlerini,
Çatalını dokundurmazsan.

Fakat farkında mısın?

Cahit Sıtkı TARANCI

Fotoğraf: Büyükada/09

5 Kasım 2010 Cuma

TRENSİZ

Trenler geçmez oldu gözlerinden artık
Sallanmaz oldu ak mendili
Rayların sonu belli
En uzak yerler bile tanıdık

Trenler geçmez oldu gözlerinden artık
Ayrılan ayrıldı, kavuştu kavuşan
Duman tütmez oldu, yolcu gelmez
Bir tren sesi kalmış kulağında uzaktan
Trenler geçmez oldu gözlerinden artık
Kampana çalmaz oldu saati
İstasyonda artık o bir başına
Elinde bileti

Bülent ECEVİT

Fotoğraf: Ankara Garı/06

14 Ekim 2010 Perşembe

ÖMÜR

Şen günler, bir kırlangıç
Gibi vuruyor kanat.
Kederli günler, sanki
Kurulmamış bir saat.

Birinde, rüya tadı
Biri, kan içen cadı
İkisinin de adı:
Ömürden bir gün...Heyhat!

Enis Behiç KORYÜREK

Fotoğraf: Ankara/Gençlik Parkı 09

28 Eylül 2010 Salı

SONBAHAR

"......
Artık ne gelen, ne beklenen var;

Tenhâ yolun ortasında rüzgâr

Te
şrin yapraklarıyle oynar.
..........."

Y.Kemal BEYATLI

Fotoğraf: Antalya/10

3 Ağustos 2010 Salı

GECE

Ay bu gece ne büyük, ne büyük anne
Deniz gümüş gümüş, ağaçlar sereserpe
Uyudum uyandım, sağıma soluma döndüm
Bir balık sıçradı sularda, duydum
İki uçurum gibi derinleşti gözlerim
Ben onları yıldızlarla, yakamozla doldurdum.

Ay bu gece ne büyük, ne büyük anne
Denizi bir halı gibi işledi yalım yalım
Sabaha hepsini sökecek, tezgahı güne
Bırakıp gidecek ay- yorgun işçisi doğanın
Güneş sürdürecek o yorgunluğu kendince.

Ahmet ERHAN

Fotoğraf: Baltalimanı/İstanbul 10

13 Temmuz 2010 Salı

BİR AKŞAM GETİR BANA

Bir akşam getir bana,
Bütün akşamlardan farklı
Hançerle güneşi batır deniz kan rengi olsun
En güzel yerinde değişen ufkumuzun
Yaşayalım, eskiden duyduğumuz masalı

Zamanlar kalleş şimdi, herşey artık bir oyun
Manzaralar hüzünlü insanlar ağlamaklı
Bir akşam getir bana, gizlice ve en saklı
Saatleri birer birer dudaklarında sun

Günler; şimdi kırık bir cam parçası, boyalı
Gel dinle, telleri ses vermiyor ruhumuzun
Biz bu şehirin gürültüsünde kaybolalı

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Akbük/Didim 10

6 Temmuz 2010 Salı

YILAN YASTIĞI

Yolcu bir mağaraya uğrar
Ve olaylar başlar

Kuzey ışığı, doğu rüzgarı
Güney denizleri
Günbatımı
Yasemin, zakkum, kara manolya
Başımızı koyduğumuz yılan yastığı
Efsane, zehirden sonra başlıyor

Ey içinden geçtiğim ateş
Yıkandığım su
İncinmiş sisler içinde kalbimin doğusu
Bakımsız yüzyıllardan sonra
On binlerin dönüşünü akan
Geri çağrılmış ırmaklar
Her gün gizleriyle bakıştığımız eski uygarlıklar
Kadar yabancı
Gündeliğin karanlık uğultusu
Efsanesi içimizi yakan
Yılan yastığı
Güneşin akşam dualarını söylediği mezralarda
Her şey dünyanın yaradılışına benziyor
Doğu rüzgarları ağzında zehirli yaprakları
Esiyor esiyor

Mağarada ejderha uyanıyor
Yedi uyku uyumuş yolcu
Yılan yastığı terliyor

Murathan MUNGAN

Fotoğraf: Bozbük/10

9 Haziran 2010 Çarşamba

SONRASI KALIR

On kalır benden geriye dokuzdan önceki on
Dokuz değil on kalır
On çiçek, on güneş, on haziran
On eylül, on haziran..
On adam kalır benden, onu da
Bal gibi parlayan, kekik gibi bunalan
On adam kalır.

Ne kalır ne kalır
Tuz gibi susayan, nane gibi yayılan
Dokuzu unutulmuş on yüz mü kalır
Onu da unutulmuş bir şiir belki kalır
On çizik, on çentik, on dudak izi
Bir çay bardağında on dudak izi
Aşklardan sevgilerden
Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi
Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem
Bir de bu kalır.

Ne kalır benden geriye, benden sonrası kalır
Asıl bu kalır.

Edip CANSEVER

Fotoğraf: Antalya/10

23 Mayıs 2010 Pazar

KUŞBAKIŞI

senin bakışın sevgilim
senin bakışın
bulutlarla yanak yanağa gezen kırlangıç
uçurumların anlamını bilen albatros
yağmurlu günlerde güneş devrimi yapan güvercin
senin bakışın
telefon kulübesinde sesimle sevişen kumru
gökgürültüsünün üstünden geçen turna
............
sevgilim
ışığın yırtıldığı yerde gökyüzünü bekleyen ispinoz senin bakışın
gökdelenin bodrumunda yuvasını arıyan tarlakuşu
odun kafalıları hırpalıyan ağaçkakan
sevgilim
savaş gemilerinin üzerine yağan martı senin bakışın
...........
yüzümdeki gökyüzü
bakışlarındaki kuşlarla tanıdı kendini
sevgilim senin yüzün
senin yüzün
eski kuşların yeni seyir defteri

Akgün AKOVA

Fotoğraf: izmir/09

7 Mayıs 2010 Cuma

GÖZLERİN


Gözlerin, gözlerin, gözlerin,
İster hapishaneme, ister hastaneme gel,
Gözlerin, gözlerin, gözlerin hep güneşte,
Şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte
Antalya tarafında ekinler seher vakti.

Nazım HİKMET

Fotoğraf: İzmir-Antalya karayolu/09

29 Nisan 2010 Perşembe

İNTİHAR 2


Şimdi bir badem çiçeği sürsem namluya
Sıksam beynime
Ölümüm bahardan olsa...

Adnan YÜCEL

Fotoğraf: Antalya/Bademağacı 08

23 Nisan 2010 Cuma

ESKİ AVLUDA

"..............
Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illâ amansız bir avlu getirsem.

Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek birşeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim.
Ve işte en gümüş cümlem:

İçimi açtım sana.
İçini açmak için."

Birhan KESKİN

Fotoğraf: Antalya-Kaleiçi/10

22 Nisan 2010 Perşembe

SEVGİ DUVARI

"............
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi"

Can YÜCEL

Fotoğraf: Eski Datça/08

18 Nisan 2010 Pazar

MAİ DENİZ

Sâf ü râkit... Hani akşamki tegayyür heyecân?
Bir çocuk rûhu kadar pür-nisyân,
Bir çocuk rûhu kadar şimdi münevver, lekesiz,
Uyuyor mâi deniz.
Ben bütün bir gecelik cûş-i ahzânımla,
O hayâlât-ı pêrişânımla

Müteşekki, lâim,
Karşıdan safvet-i mahmûrunu seyretmedeyim...
Yok, bulandırmasın âlûde-i zulmet bu nazar
Rûh-i mâsûmunu, ey mâi deniz;
Âh, lâkin ne zarar;
Ben bu gözlerle mükedder, âciz
Sana baktıkça teselli bulurum, aldanırım,
Mâi bir göz elem-i kalbime ağlar sanırım...

Tevfik FİKRET

Fotoğraf: Antalya 10

11 Nisan 2010 Pazar

İNTİHAR

Sen tam tabancayı
Şakağına dayamışsın;
Kapı açılıveriyor
Ve üstündekileri
Bir bir fırlatıp atan
Bir leylak sesi...

Cemal SÜREYA

Fotoğraf: Antalya/10

3 Nisan 2010 Cumartesi

ERGUVAN


"...........
Eğilip bir taş alıyorum yerden, fırlatıyorum denize
Ufacık bir gülüş geçiyor suyun üzerinden
Bir çocuğun gülüşü gibi
Aşkların, nice aşklarin ayrılık günü gibi
Bir sokağın ucunda kaybolup solan
Daha çok solan, aşkların solgunluğu suyun üzerinde
Korularda yoğun bir erguvan sisi.
............."

Edip CANSEVER

Fotoğraf: Antalya/10

29 Mart 2010 Pazartesi

BİR ODA, BİR SAAT SESİ

Bir oda, içinde bir saat sesi
Hayatın sırtımdan giden pençesi,
Ve beni maziye götüren bir el,
Eski günlerimiz, sessiz ve güzel...
Bulduğum kayıplar, her günkü yerin,
İşte konsol, ayna, köşe minderin,
Seccaden, tesbihin, namaz başörtün.
Bir şey değişmemiş, sanki daha dün.
Yine ortancalar altı camının,
Dışarda sükûnu yaz akşamının,
Bahçemiz sulanmış, ıslak her çiçek.
Kapı çalınacak, babam gelecek...

Ziya Osman SABA

Fotoğraf: Saat Çiçeği/İzmir 07

22 Mart 2010 Pazartesi

DURAK

"..........................
Kiminin elinde çanta var, kiminde çiçek;
Beyaz, sarı, kırmızı, yeşil.
Bir durakta bekliyorum,
Beni de alıp götürecek,
Beni de alıp götürecek,
Bir yere bırakacak
Umut arabasının
Durmasını,
Beni de almasını.

Üstüm başım toz-toprak,
Gözüm-gönlüm tüm çiçek,
Beyaz, sarı, kırmızı, yeşil.
Onu düşünüyorum;
Kimseden saklanacak gibi değil."

Özdemir ASAF

Fotoğraf: Ankara/10

17 Mart 2010 Çarşamba

KIRIK DEĞİRMEN


"...................
Her şeyler devam eder bu bildiğim gidişte.
Evli evine giderken yolcu yoluna.
Ne rüzgarlar yapacağını yapmış ki bana
Kırık değirmenler gibiyim, dönemiyorum işte.

Şükran KURDAKUL

Fotoğraf: Datça/Değirmenler 08

15 Mart 2010 Pazartesi

EKMEK

Susadım
Üç tane elma soydular, üç tane portakal
Nafile
Bir bardak suyun yerini tutmadı
Acıktım
Kuş sütü, kuru üzüm getirdiler
Nafile
Bir çimdik somunun yerini tutmadı
Seni düşündüm sevgilim şükrederek
Su gibi aziz olasın her daim
Ekmek gibi mübarek.

Bedri Rahmi EYÜBOĞLU

Fotoğraf: Beypazarı/07

11 Mart 2010 Perşembe

YOK

Kitabımı sana adamak istedim
Gözlerine baktım
Gözlerin yok
Öpmek istedim
Yüzüne baktım
Yüzün yok
Tutmak istedim elini
Elin yok
Isıt sözlerimi yüreğe işleyen kulakların yok
Anlat bana bişey anlat
Dilin yok
Haydi yanyana yanın yok
Kitabımı sana adamak istedim
Adın yok
Güvercin getirdi şiirimi geriye
Bu dünyada anlattığın kadın yok...

Aziz NESİN

Fotoğraf: Ankara 07

9 Mart 2010 Salı

KUMSAL

Bilemiyorum hangi gökdelenin
tuğlaları arasındadır
elele yürüdüğümüz
ve seni
ilk kez öptüğüm
o kuytu kumsal

Ama duyarım
bir mısır tarlasının
yüreğindeki telaşı
görülünce dağın ardından
kentin ilk gökdeleni

Daha kamyonlar dolusu
kum elenir
inşaat önlerinde
ayıklanır deniz kabukları
yok edilir gibi
bir cinayetin izleri

Sunay AKIN

Fotoğraf: İztuzu Sahili 08

3 Mart 2010 Çarşamba

LALE


Sen lalenin Nevruz'da yaptığı gibi
Fırsatın olursa eğer
Lale yanaklı bir dilberle
Beraber ol.
Kadehi eline al,
Sevinç ile şarap iç.
Zira hayat;
Bir rüzgar darbesi gibi
Mavi göğün altında
Seni altına alıp
Eziverir ansızın.

Ömer HAYYAM

Fotoğraf: Antalya 08

1 Mart 2010 Pazartesi

ARKADAŞIM BADEM AĞACI

Sen ağaçların aptalı
Ben insanların
Seni kandırır havalar
Beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek karakış
Acarsın çiçeklerini .. .
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü
Bir güler yüz bir tatlı söz
Açarım yüreğimi hemen
Yemişe durmadan çarpar seni karayel
Beni karasevda
Hem de bilerek kandırıldığımızı
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza
Koş desinler bize şaşkın
Sonu gelmese de hiç bir aşkın
Açalım yine de çiçeklerimizi
Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini
Nasıl açıyorsam yüreğimi
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya

Aziz NESİN

Fotoğraf: Antalya/Bademağacı Kasabası 08

28 Şubat 2010 Pazar

GEÇEN ŞEY


Kocaman yıldızlar altında ufacık dünyamız,
Ve minnacık bir "hane'':
Kokar kır çiçekleri gün ağarmadan,
Anısız, uykusuz,
Kokar nane.

Ta öncelerden beri mestolmuş herkes,
Bir bakıma her şey "mestane''.
Hayal edilir nazlı yar yönlerden,
Aşk ile kuşlar süzülür,
Değisir gökler şahane.

Farkında değil gönül,
Sanki hepten divane;
İçimizden, dışımızdan
Geçer vakit
Zalim, zalimane!

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Fotoğraf: İzmir-Antalya yolu 09

24 Şubat 2010 Çarşamba

TERS YÜZ EDİLEN

.............
Susmak birşeylerin anlatımıysa
Şüphesiz en anlamlı şeydir susmak

Uzak dağ yalnızlığını anlatmak
Ürpertse de bir şairi her zaman
İnsanın en görkemli yanı yaşamak ve susmak belki de
İkisi de sevgiler kadar anlamlı

Susmak birşeylerin anlatımıysa
Şüphesiz en iyi anlatıcıdır doğa...

Ahmet TELLİ

Fotoğraf: Antalya/06

18 Şubat 2010 Perşembe

ZİL, ŞAL VE GÜL


Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç def'a kırmızı...

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.
.............

Yahya Kemal BEYATLI

Fotoğraf: Antalya/Kaleiçi 06

15 Şubat 2010 Pazartesi

DÜRTME İÇİMDEKİ NARI

PENGUEN 2

O büyük ve muazzam zamanda unuttum

Kanatlarım çok oldu üşüyor benim
Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
Bu yüzden eğik boynum

Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
Bundan gözlerimdeki kayalık,
İçimdeki serseri buzullar

Dürtme içimdeki narı
Üstümde beyaz gömlek var.

Birhan KESKİN

Fotoğraf: Antalya/Çakırlar 09

9 Şubat 2010 Salı

TESTİ


Dolu bir testi idim ben,
Baş aşağı ettiniz beni;
Eh, boşalıverdim derken...
İyi mi ettiniz yani?

Sevgiler vardı içimde
Ezgiler vardı, iyilikler...
Boşaltıverdiniz, hem de
Düşürüp kırmaktan beter.

Hoş, yine bir testiyim ben,
Yine varım ama bomboş...

Ahmet Muhip DIRANAS

Fotoğraf: Sivrihisar 09

28 Ocak 2010 Perşembe

ANKARA'YA ÖYLE YAKIŞIRDI Kİ KAR

....................
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar
Çok yabancı soluk duyulur bazı
Bilinmez bir dilin ıslığından
Anla ki yine sıkıldı bizim konsolosluklardaki konuklar
Öyle deme Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
Bu kadar insanın neden Ankara'yı bu denli çok sevdiğini anlamadan
Ankara'da yaşamak.
.....................

Yılmaz ERDOĞAN

Fotoğraf: Ankara/Çankaya 08

24 Ocak 2010 Pazar

YAĞMUR


Kimselere yağmıyor bu yağmur
Gençlik anılarından başka
Kimseler bilmiyor, ıslanmıyor hiç kimse
Yalnızca uzak denizleri çağırıyor

Hangi mevsime yakışır acaba
Baharlara.. kışa uygun değil
Yazın gözyaşı gibi çabuk kurur
Kesinlikle gündüz yağmalı ama
Her damlası bir geceyi bir daha dokur


Bir ıslık sesidir yağmur, bir uyarı
Hayat gibi vazgeçilmez yine senindir
Bundan sonra ne değişir aşkım, sonsuzum
Yağmur bir başka düşün eşiğindedir

Özer ARABUL

Fotoğraf: Sivrihisar 08

19 Ocak 2010 Salı

ŞAFAK


".............
Ben karanlığı hiç sevmem ey can
Vaktin her saatinde
Her zaman
Ağaran şafak ol..
Güneş ışıklarıyla ürperen çiçek
Seher yeliyle ırgalanan
Yaprak ol
................"

A.KARAKOÇ

Fotoğraf: Kuşadası 06

17 Ocak 2010 Pazar

ISLANMIŞSIN


Gir içeri sevdiğim, ıslanmışsın
Gidenleri yolcu etmiş
Kendini yarılamışsın
Saatin bu yüzden mi durdu
Bunun için mi
Katmerli güller içinde
Bir diken gibi yalnızsın

..............

Gir içeri sevdiğim, ıslanmışsın
Seni kucaklayıp yatırayım
Bir bardak tarçınlı ıhlamur, ballı
Kurutulmuş elmayla
İyi gelir
Yürek algınlığına
Sonra da uyumalısın
Kapattım kapıyı.


Özer ARABUL


Fotoğraf: Afyon 07

15 Ocak 2010 Cuma

TUNA'DAN KADIKÖY'E

Gökte bulut yok
Söğütler yağmurlu
Tuna'ya rastladım
Akıyor çamurlu çamurlu
Hey Hikmet'in oğlu, Hikmet'in oğlu
Tuna'nın suyu olaydın
Karaorman'dan geleydin
Karadeniz'e döküleydin
Mavileşeydin mavileşeydin mavileşeydin
Geçeydin Boğaziçi'nden
Başında İstanbul havası
Çarpaydın Kadıköy iskelesine
Çarpaydın çırpınaydın
Vapura binerken Memet'le anası.


Nazım HİKMET

Fotoğraf: İstanbul/Kadıköy
06

13 Ocak 2010 Çarşamba

ÇOCUKLAR


Çarşılarda birşey

Biz pek aramazdık çocuklar olmasaydı

Kasaplarda manavlarda bazı yorgun kadınlar
Hep de tenha saatleri seçerler
Sonra yavaş bir sesle
Çocuk için hasta kaç gündür yemiyor
Biraz et biraz meyve isterler

Sevdiği bir reçeli gün aşırı yalnız ona
Kaşıklarla beraber büyük bir üzüntü
Uykularda bile bitiyorsa
Yağların şekerlerin çayların
Annelere düşündürdüğü

İnsanlara,tezgahlara,kağıtlara kolaydı
Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı

Behçet NECATİGİL

Fotoğraf: Ankara Kalesi/07

11 Ocak 2010 Pazartesi

BOĞAZ GEZİNTİSİ

".............
Vapurlar değil Boğaz'dan geçen:
Boğaz'dan yalılar geçiyor
Toplamış sulardan eteklerini,
Odasına çekilen bir saraylı gibi
Yalılar gelmeyen âlemlerine gidiyor
Bırakıp bu sessiz gecelerini.
..............
Bugün biz değiliz bakan yalılara;
Yalılar boynu eğik bize bakıyor.
Biz değiliz sarkan hatıralara
Göğüs gerip dalgalara.
Yalılar bir hayal için denize sarkıyor
Yalılar bize bakıyor, denize bakıyor.
............."

Özdemir ASAF

Fotoğraf: İstanbul 06

8 Ocak 2010 Cuma

AĞAÇ


Bir tepede açmadan başını ağaç
Aykuşağı gecenin içinde sesi
Bir salkım kuştur sonbahar onda

O ağaç mıydı ilk ateş düştüğünde
Sıyrılır sıyrılmaz gövdesinden
Başsız ve sonsuz bir ırmak
Çarpa çarpa döven kıyılarını

Bir yerlerden akıyor şimdi içime
Yüreğim ona göre biçildi

Özer ARABUL

Fotoğraf: Ankara/Ulus 2010

7 Ocak 2010 Perşembe

KIŞ



..................

Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!

Uyandırmayın beni, uyanamam.

Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,

Allah aşkına, gök, deniz aşkına

Yağsın kar üstümüze buram buram...

Buğulandıkça yüzü her aynanın

Beyaz dokusunda bu saf rüyanın

Göğe uzanır - tek, tenha - bir kamış

Sırf unutmak için, unutmak ey kış!

Büyük yalnızlığını dünyanın.


Ahmet Muhip DRANAS


Fotoğraf: Ankara/Gölbaşı 08

5 Ocak 2010 Salı

SICAK BİR KIŞ

".............
Ellerin nasıl da üşüyor, bozacının
Karlı sesi doluyorken odamıza
Hava gittikçe kirleniyor bu kentte
Ve aralıksız kar yağıyor kar yağıyor

Kar ayrılık hüznüdür ve ne çok
Ayrılıklar yaşandı şu son birkaç yılda
Yurdundan ayrılanları düşünüyorum ve birisi
Özledim diyor, ülkemin kar kokusunu da özledim

..............

Yaşandı mı o sıcak kış, yaşlandık mı
Aynalara bakmaya vakit bulamadık
Dönüp dönüp birbirimize bakmalardan
Yaşandı mı o sımsıcak kış, ne dersin"

Ahmet TELLİ

Fotoğraf: Ankara 09

4 Ocak 2010 Pazartesi

GELİNCİK

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar

Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.

Bedri Rahmi EYÜBOĞLU

Fotoğraf: İzmir-Antalya karayolu 09